24 Aralık 2013 Salı

A simple day of a corporate life :)

Güneşli bir güne uyandım bugün. Hava o kadar güzeldi ki insanın canı hiç içeri girmek, hatta ofise gidip çalışmak istemiyordu. Kurumsal hayat inat ile monotonluğunu korumaya çalışır iken, biz bu hayata renk katmaya çalışıyoruz :) Bugün de o günlerden biri idi...


Güne Le pain quotidien'de kahvaltı yaparak başladım.



Le pain için fazla türk usulü bir kahvaltı yaptım. Benim için mükemmel bir kahvaltı için gerekli üç yiyecek; simit, beyaz peynir ve çay :)
Bunlara sıcak organik ekmek, organik böğürtlenli ve frambuazlı reçel ve krem beyaz çikolata eklenince tadından doyum olmadı ve ofise geçesim gelmedi:)





Nazar usulü böğürtlenli cheesecake :) Sımsıcak organik baget ekmek üstü beyaz peynir üstü organik böğürtlenli reçel :)


Tam hesabımı Sodexomla ödemiş iken, gözüme bu hindi resmi ilişti. İlgilenenler için Le pain quotidien'den iç pilav, kestaneli, brokoli ve özel sosu ile hindi siparişi verebilirsiniz. Açıkçası ben hindiye de hele özellikle kestaneli bademli iç pilava bayılırım. Büyük olasılıkla bizim de yılbaşı soframızda yer alacaktır :)



Ve güzel bir kahvaltı sonrası, laptop açılır, mailler teker teker okunmaya başlanır, SAP'dan günlük raporlar çekilir ve kurumsal hayatın gereklilikleri yerine getirilir :)
Özellikle bir göz, planlamacının en önemli aksesuarı olan masaüstü takvimden ayrılmaz :) Haftanın üretim planları da yanı başındadır :)



Monoton geçen bir sabah mesaisi Sushico'da yenen güzel bir öğle yemeği ile renklendirilir. Her daim aç olan ve bir şeyler yiyebilen kurumsal hayat insanı yine açlığını masaya söyledikleri ile belli eder :)
Yine de kendimizi tutarak ortaya sake roll ve çin mantısı söyledik sadece (!) :)



Çok sushi sevdalısı olmasam da yavaş yavaş sevmeye başladım sanırım, en azından sake roll en yenilebilenlerinden olduğunu düşünüyorum. Somonu her türlü severim zaten :)




Çin mantısı ise görünüm ve şekil açısından çok başarılı idi ama kızamış hamur içerisinde et parçalarından ibaretti. Tadı güzeldi ama daha önceki çin mantısı deneyimlerime göre biraz eksik kaldı.
Diğer yediklerimde içinde sebze parçaları da oluyordu ve tadı daha hafifti. Bu biraz kayseri usulü çin mantısı olmuştu :) Yanındaki soslar da domatesli acı sos ve barbekü sostu. 




Yemeklerimizi beklerken, başlangıçlarımızla hemen bir foto çekildik :)




Yemeklerimiz geldiiii :) Herkes Mançuryan usulü tavuk yerken, ben her zamanki gibi farklı bir şey seçtim :) Benimki Thai usulü cashew fıstıklı, mantarlı, ananaslı tavuktu :) Mançuryan usulü tavuğun daha baharatlı ve acı bir tadı vardı, benim tavuğumun ise daha tatlı bir tadı vardı. Ben soya sosu da ekleyerek biraz tatlılığını kırdım gerçi :)


Çubuklarımızı unutmuyoruz. Tam bir çin işi japon işiyiz. Bu konuda ustayız :)


Bu kadar yemeğin üstüne biraz yürüyüş yaparken, ağaç bulduğu yerde fotoğraf çekilenler kervanına katılmazsak olmazdı :) Sadece gözümüzün içine giren güneşten daha çok acı çekiyor gibiyiz :)


Öğle yemeği kapanışımızı ise üşenmeyip Buyaka'ya girip Pinkberry'den yoğurdumuzu alarak yapıyoruz. Yoğurt demek fazla masum oldu. Yoğurdumuzu eti puf marshmallow, ballı yulaflı granola, fındık ve fıstık krokan, böğürtlen, kivi, çilek ve brownie parçaları ile süslettik :) Yoğurt masumluktan fazlası ile çıkmış oldu :)




Ofise doğru giderken dayanamayıp yolda yoğurt yemeğe çalışan ben :)


Öğle yemeği sonrası ofis hayatının vazgeçilmezleri numero 1 :)


Saat 4 suları ofis hayatının vazgeçilmezleri numero 2 :) 
Genelde her zaman bu kadar sağlıklı bir atıştırmalık yenmiyor, genelde simit ve pasta (ya doğumgünü için pasta kesilir, ya ajans bir şeyi kutlamak için pasta gönderir, nedenler bitmez...) vazgeçilmezleri numero 3 oluyor :)



ve mesai saatimin son saatinde tedarikçimizden gelen mükemmel yılbaşı çikolatam...
Mesai saatim bu mutlulukla biter...



Kutusu mükemmel değil mi? Eski ansiklopediler gibi... Bayıldım... Açılışı da tam kitap gibi...




Hayatımda aldığım en güzel çikolatalar... Yemeğe kıyamıyorum... Melekler, trüfler, pralinler, cuplar, portakal dilimler, madlenler, rocherler... O kadar taze idi ki, resmen ağızda eriyordu. Ayrıca üzerinde ilk defa el yapımı olup, 10 gün içinde tüketilmesi gerekiyor yazısı olan bir çikolata paketi görmüş oldum. Hemen sitesinden markayı araştırmak istedim. Hammadde çikolatayı Belçika'dan getirten marka, kendilerini haute couture çikolatacı olarak tanımlıyor. Sanırım bundan sonra özel seçimlerde Marie Antoniette Chocolatier'i tercih edeceğim. Sizlere de kesinlikle öneririm.



Eve geldiğimde ise beni büyük bir süpriz bekliyordu. Kısır !!!!
Kısıra bayılırım, annemler bu sefer daha çiğ köfte usulü yapmışlardı ve tam anlamı ile aşk yaşadım. Tabi ki kısırın tamamlayıcıları marul yaprakları ve ayran da hazır bir şekilde bulunuyordu :) 


Kısır sonrası Mado'da yılın ilk boza keyfi yapılır :) İçine bolca tarçın ve leblebi atılır, kaşık ile afiyetle yenir, içilmez :)


Boza kesmez ise, çikolatalı sufle yanında pudra şekeri ve dondurma ile bir güzel yenir :)


Muhabbet uzar ise, gece 12'de paça çorbası içmeye Kadıköy'de bulunan Dürümcü Emmi'ye gidilir.
İlk defa gittim ve karşılaştıklarım karşısında şok oldum. Haftaiçi gece 12'de insanlar deli gibi paça ve beyran çorbası içip, üstüne şişler yiyip, son olarak da katmer yiyorlardı. Onların iştahla yemesini görünce canım o kadar çekti ki ama yine de şeytana uymayıp sadece çorba içtik :)


Evet kurumsal hayat çalışanı olarak günüm her gün böyle geçiyor dersem inanmayın ama arada değişik aktiviteler yaparak, monoton geçen günlerimizi renklendirebiliriz diye düşünüyorum. Gerçi benimkiler daha çok yemek yemek odaklı ama yine de evde pineklemekten bazen daha iyi olabiliyor. Bir başka kurumsal hayat günlüğünde buluşmak üzere... :)

21 Aralık 2013 Cumartesi

This week's events featuring my latte:)

Yeni yıla çok az kaldı... 2013 benim için tam anlamı ile felaket bir yıldı. Hastalıklar, talihsizlikler, yalnızlıklar, yanlış seçimler... Daha ne olsun diyorsunuz herhalde :) 2014'ü sabırsızlıkla bekliyorum ama bir yandan da ayağım hala iyileşmedi, neyse moralimizi bozmuyoruz, pesimistliği bir kenara bırakıyoruz:) Kar kış, doğumgünü kutlamaları, iş toplantıları, alternatif tedaviler bu haftanın gündemleri arasında idi:)

Günüm tabiki lattemi yudumlayarak ve kepekli pufumu yiyerek başladı...

Manzaram ise böyle başladı...
Böyle devam etti...

Ben karı çok seviyorum :) Bütün gün çalışmayıp karı izleyebilirdim:)
Bu güzel günün devamında ise arkadaşımın evine süpriz doğumgünü kutlaması yapmaya gittik:)
Gerçi canım arkadaşım bizim geleceğimizi bildiği için hazırlıklarını yapmıştı bile...
Christmas çayımız ise Gülşah tarafında yapılmakta :)
İçinde neler var neler; ıhlamur, papatya, karanfil, çubuk tarçın, havlıcan, elma...
Pastamızı üflerken...
Cumartesi günü hazırlıkları başlar... Hava çok soğuk...
Önce kuzenimle caddede kahve içmece :)
Sonra Fenerbahçe Midpoint'te ilkokul arkadaşlarım ve müstakbel eşiyle buluşmaca...
ve gecemiz Kalamış Develi Balık'ta Burcucuğum doğumgünü ile biter:)
Pastamız Divan Patisserie'den... 
Haftaiçi ise bitmek bilmeyen bileğimdeki kemik ödemi için başka bir çare denedim.
Gidemediğim ve çok özlediğim spor salonuma Matrix diye bir alet gelmiş. Spor hocam ödem için faydalı olabileceğini düşündüğü için bana tavsiye etti, ben de denemek istedim:)
Tüm hücrelerimizin yaşamları boyunca ritmik bir titreşim halinde olmaları gerçeğinden hareket eden Matrix Ritim tedavisi, herhangi bir hastalık halinde, ritimlere bağlı bulunan metabolik süreçlerin değişikliğe uğraması hatta kaybolmaları durumunda bu ritimleri tekrar aktive etmekte ve tekrar kendi normal/sağlıklı ritimlerine kavuşana kadar yeniden adapte etmekteymiş. 
Uygulamaya gelince resimde gördüğünüz aletin ucu önce yaralı bölgeden uzakta bir yerden başlanarak (benim bacağımdan başlandı) deri üzerinde gezdiriliyor. Alet titerşim vererek bölgenin bir süre sonra uyuşmasını sağlıyor. Ayrıca masaj yapma etkisi de var ki işin en hoşuma giden tarafı oldu. Umarım iyileşmemde de etkisi olur:)
Haftaiçi ise Pendik Greenpark Oteli'nde satış konferansımız vardır. Bütün hafta yeme içmece ve sunum dinleyerek geçti ve tabi diyet de güme gitti:)

Tatlılar beni yoldan çıkaran ah o tatlılarrrrr:))
Yemek sonrası foto çekinmeceler :)
Bir ceket üç outfit olarak beni resimlerde göreceksiniz. Zincir detaylı tweet ceketime bayılıyorum. Her durumda kurtarıcım oluyor. Resimlerden malesef çok detaylar belli olmuyor. Bundan sonra daha detaylı fotolar çekmeye özen göstereceğim:)
Ceket : Twist 
Çizgili penye : Massimo Dutti
Fermuar detaylı tayt pantalon : Beymen Club
Kolye : Beymen Club
Ayakkabı : Hotiç

Ve formalarımız:)
Konferansın konsepti futbol ve takım olmaktı, bu yüzden de hepimize forma dağıtıldı.
En sonunda Pril'in yüzü ile de tanışmış olduk. Açelya Akkoyun yeni yüzümüz olarak karşımızda...
Fairy vs Pril Power önümüzde test edildi.
Sonuç Pril Power, Fairy'i döver :)
Akşam galaya hazırlanırken...
Ceket : Twist
Elbise : Beymen 
Kolye : Beymen Club

Mezeler... Fava, humus, muhammara, acılı ezme ve cacığa bayılıyorum :)
Geceden fotoğraflar...
Gecenin son kaçamağı tabi ki tatlı... :)
Ertesi gün toplantılar devam ediyor...
Ceket : Twist
Kazak Elbise : Mango
Çizme : İnci


Sizi yeni parfümüm ile tanıştırmak istiyorum. Bütün hafta beni kokusu ile yalnız bırakmadı.
Orkide, vanilya, abanoz ağacı ve portakal aroması ile mükemmel bir etki yaratmamı sağlayan Roberto Cavalli Nero Assoluto...
Parfümüm ile beraber Body Shop'un yeni yıl için çıkardığı üç serinin el kremi de beni iyi hissettirenlerdendi. Ginger sparkle'ı alacaktım sadece ama vanilya bliss ve cranberry joy'a da bayılınca üçünden de aldım:) Bunlar ek olarak kokusuna tam anlamıyla vurulduğum Chocomania duş jelinden de aldım. Hediye veya sadece kendinizi şımartmanız için Bodyshop'a uğramanızı öneririm. Mükemmel hediye paketleri, yılbaşı hediyesi olarak yakınlarınızı eminim sevindirecektir.
Yazımı Bergman Goodman'in muhteşem New year vitrini ile bitirmek istiyorum. Sizce de mükemmel değil mi?